Dünya dışı varlıklıların teknolojisi Türkiye’de kullanılıyor mu?
Dünya dışı varlıklıların teknolojisini ülkemiz de bilimsel olarak araştıran ve inceleyen bir birim yok.
Hayır… Henüz ülkemiz de bu tür olayları bilimsel olarak araştıran inceleyen bir birim yok. Daha çok istihbarat anlamında çalışmalar yürütülüyor. Elde edilen veriler ve buluntular daha çok ABD gibi gelişmiş ülkeler ile paylaşılıyor. Ülkemiz toprakları içerisinde ele geçen birçok UFO enkazının CIA ve benzeri birimler aracılığı ile incelenmek üzere yurt dışına götürüldüğünü biliyoruz. CIA ve NASA ile direk dirsek temasında olan özel birimler ülkemizde mevcut. Hatırladığım kadarıyla 2000 yılında ülkemiz sınırları içerisinde elde edilen UFO’larla ilgili bilgiler, görüntüler ve gözlemler raporlanmış halde CIA ile paylaşılmıştı.
Türkiye’deki en ilginç kaçırılma vakası hangisidir?
Dünya dışı zeki varlıklarla yaşanan sayısız vaka var ülkemiz içerisinde fakat birçok kişi yaşamış oldukları bu sıra dışı deneyimi ve kimliklerini gizli tutmayı tercih ediyorlar. Toplum algısının ve baskısının bu bilgilerin ifşasını zorlaştırdığını çok iyi biliyoruz. Bu nedenle bizlerde bize gelen sayısız vaka içerisinden şu ya da bu kişiler bu olayları yaşadı en ilginci buydu diyemiyoruz. Ama geçmişte bu tür kaygılar taşımayan çok özel isimler yaşadıkları deneyimi kamuoyu ile paylaştılar. Bunlara dair birkaç isim sayacak olursak Behçet Öcal ve Mustafa Nar beyefendinin yaşadıkları yakın temasları sayabiliriz. Bugün bize ulaşan, yazan kişiler içerisinde her makamdan çok önemli üst düzey yetkilerde mevcut.
UFO’lar tarafından gemiye alınan bazı hasta insanların tedavi edildiği doğrumudur?
Evet. Ama bu genele mal olan bir durum değil. Çok ekstrem bazı vakalarda bu tür tıbbi müdahaleler yaşanıyor. Günümüz tıbbı ile tedavi edilemez raporu almış kimselerde yakın temas ya da kaçırılma sonrasında büyük iyileşmeler yaşanabiliyor. Hatta bu kişiler kontrol için doktora gittiklerinde hastalıklarına dair vücutlarında hiçbir ize rastlanmadığı tamamen iyileştikleri görülüyor. Ufoloji literatüründe dünyanın her yerinde benzer tıbbi ve cerrahi müdahalelere maruz kalmış ve iyileşmiş sayısız kişiye ait rapor bulunmaktadır. Hatta bazı vakalarda kişiler sadece iyileşmekle kalmadıklarını bir takım gelişmiş yetenekler de kazandıklarını ifade diyorlar. Bir uyanış ve aydınlanma yaşadığını söyleyen kişilerin sayısı da hiç de az değil.
Uzay gemisinin havada çok hızlı hareket edebilmesi ve uzunca süre asılı kalabilmelerinin sırrı nedir? Çözümlenmiş midir?
Size ABD’deki Area 51 de görev yapmış çok önemli bir isimden bir örnek vereyim. Robert Lazar, 51.Bölgede Sistem Mühendisi olarak çalışmıştı. Lazar’a göre dev hangarlarda UFO benzeri uçan disklerin deneyleri yapılıyor ve uçuş prensipleri deneniyordu. Lazar, disklerin uçabilmesi için adına “Yerçekimi Amplifikarü” denen bir aygıt geliştirmişti. Aygıtın planları dünya dışı canlılar tarafından hazırlanmıştı. İki tür UFO bulunuyordu, birisi “Omicron” adı verilen bir gezegen veya yıldız çevresinde kısa yolculuklar yapabilen diskti. “Delta” adlı diğer tip ise, uzay-zaman alanı içinde hareket edebilen ve bu şekilde yıldızlar ve galaksiler arası yolculuk yapabilen olağanüstü bir araçtı. Araçların üçüncü ve bir başka tipi ise hem Omicron, hem de Delta konumuna geçebilen bir modeldi. Bu diskler veya araçlarla ilgili tüm bilgiler vardı ve de uygulanıyordu.
Lazar dünya dışı canlıların ikili bir yıldız sistemi olan Zeta Reticuli 2 yıldızının dördüncü gezegeninden geldiklerini iddia ediyordu. Dünya dışı canlılar Lazar’ a göre boyları 1-1.5 m arasında, ağırlıkları 15 ila 30 kg arasında hemen hemen yürümeye yeni başlayan bir çocuk görünümündeydiler. Başları büyük, her yönü görebilen badem şeklinde kocaman gözleri vardı ve genelde saçsızdılar. Daha çok mavi renkte tek parça tayt benzeri bir giysi ile görülmüştüler. Lazar’ ın anlattıkları gerçekten ilginçti. Disklerin reaktörlerinin çalıştığını söylüyor ancak kısa süre sonra bu benzinin bizim kullandığımız benzinden çok farklı olduğu anlaşılıyordu. Lazar’ ın iddiasına göre çok yüksek oktanlı ve petrolden olmayan, atom sayısı 115 olan bir elementten üretiliyordu. Bu element ise bizim kullandığımız periyodik cetvelde bulunmuyor. Lazar, Element 115’ in bilinen elementler gibi tek yönlü değil, iki ayrı amaçla kullanılabilen bir element olduğunu belirtiyor ve açıklıyordu:
“Dünya biliminin henüz bilmediği ve özelliğini tanımlayamadığı yerçekimi enerjisini Element 115 sağlıyor ki, bunun adı A enerjisi. Bu enerji Element 115’ in çekirdeğinden kaynaklanıyor ve yayılıyor, ikinci olarak da, Element 115 anti-madde radyonunun kaynağı, bu da gereken gücünü oluşturuyor.” Lazar’ ın bu sözlerinden şu anlam çıkıyor; Her disk kendi içinde birer minik gezegen olarak kabul edilebilirler.
Lazar’ ın anlatımına göre, yukarıda adı geçen Çekim ve Uçuş Amplifikarü’ nün sistemi A enerjisini bir yere odaklayarak, uzay-zaman bükülmesini sağlıyordu. Uzay-zaman bükülümü ise, bir astro-fizik deyimi, basit bir anlatımla ışık hızından çok daha fazla bir süratle zamanın ve üç boyutlu uzayın dışında mekân değişimi olarak düşünülüyordu. Uzay-zaman bükülmesi yine bir astro-fizik tanımıyla bir “Kara Delik” in çekim alanı kadar bir güç alanını oluşturuyor. Böylece elde edilen dev enerji, ışık yılı gibi çok büyük uzaklıkların aşılmasını sağlıyordu. Yani bir uzay-zaman bükülümü içinde yolculuk yapılırken, Element 115, Element 116 denen bir başka elemente dönüşerek bir anti-madde alanını oluşturuyordu. Sözü edilen A enerjisi böyle sağlanıyorken, Delta durumuna geçildiğinde A enerjisi, uzay-zaman bükülümünü sağlayınca bir tür kara delik ortaya çıkıyor ve ışık yılları aşılabiliyordu.
Haber: Şaziye Aslı Çuhadar
Benzer Haberler
Av sezonu açılmadan kapandı
Dünya’nın ilk akıllı Türk kahve makinesi Amasya Üniversitesi’nden
Dünya dışı varlıklıların teknolojisi Türkiye’de kullanılıyor mu?
Bu iki köyde düğünlerde silah atmak yasak
Amasya’da iş alımı içim kura tarihi belli oldu!
Düzenli göç için ortak akıl çalıştayı
"Kistre" film ekibinden Amasya protokolüne ziyaret
Yerli ve yabancı turistlerin gözdesi Amasya